Kimse feveran etmesin bu tespitime. Mezhepler, bunlardan biri olan Sünnilik Kur’an adına doğru bir anlayış olsaydı İslam ülkeleri, Ortadoğu ve Türkiye şimdi bu halde olmazdı. Barışın hakim olduğu, herkesin mal ve can güvenliğinden endişe etmediği, çok farklı düşüncelerin korkmadan ifade edilebildiği, çok farklı yaşam tarzlarının ve dini inançların toplumu renklendirdiği, saygı, sevgi, hoşgörünün her alanda hissedildiği, bilimin, sanatın zirve yaptığı, sağlıklı, temiz bir çevrede, sağlıklı insanların, sağlıklı gıdalar tüketebildiği, tarihi eserlerin ve doğanın hırpalanmadan geleceğe aktarılması sorumluluğunun hissedildiği, hukukun, adaletin herkese eşit uygulandığından kimsenin şüphe etmediği,
üretim temelli ekonominin esas alındığı, devletin yöneticilerinin birey olarak hangi inançtan olursa olsun, isterse inançsız olsun bu durumun asla onlara oy verme ya da vermeme nedeni olmadığı, ahbap, çavuşların, dayıların, yandaşların değil, ehil olmanın iş, mevkii sahibi yaptığı, kimden kim olursa olsun mazlumun, yetimin, kimsesizin herkesçe ciddiyetle, şefkatle korunup kollandığı, toplumsal ve ekonomik adaletin hakkıyla sağlandığı, çocukların, gençlerin pırlanta gibi kıymetli , kadının baş tacı olduğu ve tüm bu saydıklarımızı sağlamanın ve yaşatmanın devletin asli görevi olduğu ülkeler, ülke olurduk eğer gerçekten Müslüman olsaydık. Tüm dünya da insanların ölmesin, barış, huzur olsun diye barış havarileri ülkeler olurduk.
Öyle miyiz hayır değiliz. Neden ? Cevabı Başbakan Davutoğlu verdi. Çünkü Sünniyiz , Müslüman değiliz. Ha diyorsanız ki, asıl Müslümanlık Sünniliktir, o zaman sorarlar adama, arkadaş bu Allah nasıl bir din göndermiş ki gittiği yere ateş düşürüyor, diye. Ve hatırlatırlar, İslam’ın Türkçe karşılığı barış, güven, sevgiydi hani diye. Hani Allah diyordu, bu kitap insanı ve toplumları refaha götürür diye. Sorarlar adama, Allah mı yalan söylüyor (haşa) yoksa diye. Allah doğruyu söyledi. Ama kimse O’nu dinlemedi. Hacıyı dinledi, hocayı dinledi, parti başkanını dinledi, diyaneti dinledi ama kimse Allah’ı dinlemedi.
Hani diyor ya ayet, Onlar Allah’a din mi öğretiyor diye. O hesap işte. Haşa Allah’a öğretemezler ama kuluna öğrettiler. Diyanet İşleri Başkanlığı da bu öğretimi üstlendi ve başarıyla yerine getirdi. Bu kurum gerekli mi, olmalı mı, kaldırılmalı mı, yapısı mı değiştirilmeli ben bilmem. Buna siyasiler değil, işin ilim adamları, ehilleri akademik düzeyde karar vermeli bence. Benim bildiğim Diyanet İşleri Başkanlığının hali hazırda siyasal bir kurum olduğudur. Siyasete, otoriteye hizmette kusur etmeyerek de İslam’a hizmette ağır kusurlar işlemektedir.