Program; Alevi Kültür Dernekleri İnanç Kurulu Üyesi Erdoğan Sevin Dede’nin okuduğu gülbenk ile başladı. Programın sunuculuğu İnanç Kurulu Başkanı Ercan Kazım Dede ve Cemevi Yöneticisi Fatma Soysüren Yaşar yaptı. Mersin Cemevi Semah Ekibi de Semah döndü.
“KERBELA’DAN SONRA BÜTÜN ZALİMLERİN ORTAK ADI YEZİT’TİR”

O günden sonra bütün zalimlerin ortak adı Yezit, bütün mazlumların da müşterek ismi Hüseyin olmuştur. Anadolu Alevileri onun teslimiyeti red eden, haksızlığa karşı direnme ruhunu, 9. Yüz yılda Abasi halifesi (Muktedir- Bi-illah )nın emri ile 26 Mart 922 yılında Bağdat da idam edilen Hallaç’ı Mansur da, 1240 yılında Kırşehir bölgesindeki Malya ovasında, Baba İshak’da, Baba İlyas’da, 13. Yüz yılda, Halepte Seyit Nesimi de, 15. yüz yılda Kızılırmak boylarında Pir Sultan’da, 1527 yılında Nurhak yaylasında başı kesilerek şehit edilen Hacı Bektaş evladı, Kalender Çelebi’de görüyoruz. Anadolu topraklarında mazlum halkların, haklı başkaldırı hareketinde hep Hüseyni’nin direnme ruhunu görüyoruz… Emevi ve Abasi zulmünü yaşayan Hz. Peygamber’in 6. Torunu İmam Cafer Sadık Hazretleri’nin dediği gibi ‘her yer Kerbela, her ay Muharrem, her gün aşure’ olmuştur” diye konuştu.
“BU TOPRAKLARDA, BU HALK BİN KERBELALAR YAŞAD”

Günümüzün Kerbelası’nı yaşayan, yitip giden binlerce yoksul insan! Daha da gerilere gidersek; Çorum, Maraş, Sivas… Bu topraklarda bu halk bin Kerbelalar yaşamış. Aleviler bugün dünya da Kerbela’laşan tüm ülkelerdeki, adaletsizliğe ve zulme boyun eğmedikleri ve zalimlere biat etmedikleri için, yaşam hakları ve özgürlükleri ellerinden alınmış tüm mazlum halklar için 12 gün boyunca matem orucu tutarlar. Dünyada 42 ülkede şiddet, savaş ve kavga vardır. Ama insanlar barış umudunu yitirmemişler, barış savaşanlar, kavga edenler, küskünler arasında olur. Biri birlerini insan hak ve özgürlükleri bakımında eşit kabul etmeyenler arasında olur. Ülkemizde toplumsal barışın daimi olmasını istiyoruz. Aleviler olarak kurum ve kuruluşlarımızın tüm açıklamaları ve beyanları hep bu yönde olmuştur.
Türkiye’de halklar arasında toplumsal barışın sürekliliği için Din adamları, inanç ve kanaat önderleri aynı dili konuşmalı, biri birlerine kucak açarak hoşgörü ile yaklaşmalı. Diyanet işleri başkan’lığına bağlı 100 binin üzerinde cami vardır. Buradaki din görevlileri her hafta Cuma cemaatlerinde diğer inanç azınlıklarının haklarını ve onları ötekileştirip horlamanın günah ve dinen caiz olmadığını söyleseler, toplumsal barış daha yakın olur. Türkiye’de farklı kimliklerin, inanç ve kültürlerin olduğunu kabul etmek ayrışmayı değil. Daha sağlıklı ve eşit koşullarda yan yana yaşamayı sağlayacağını göstermek için ülkedeki caminin imamı, cemevinin piri, kilisenin ruhani lideri, adaletsizliğin karşısında adaletin, çifte standart karşısında eşitliğin, esaret karşısında özgürlüğün, tekçi ve dayatmacı yaklaşımlar karşısında çoğulculuğun öne çıkarılabilmesi için mücadele ederlerse bu konularda hiç bir hesap içinde olmadan korkusuzca konuşurlarsa toplumsal barış daim olur. Öfkeler diner, kin ve nefret söner.
ALEVİLER NE İSTİYOR?
Laik bir ülkede olmaması gereken Diyanet işleri başkanlığı kaldırılmalı, olmuyorsa yeniden yapılanmasını istiyoruz. Madımak Oteli, anı- utanç müzesi olmalıdır. Alevi- Bektaşi köylerine cami yapılmasına, imam, müezzin atanmasına son verilmesini istiyoruz. Alevi dergahları, Hacı bektaş, Şah Kulu, Karaca Ahmet, Hüseyin Gazi Dergahı sahiplerine yani Alevilere geri verilmesini istiyoruz. Okullarda çocuklarımızın sünnileştirilmesini istemiyoruz, okullarda anlatılan Alevilikle ilgili müfredat programını hazırlayan komisyonlara, Alevi kanat önderlerinin ve kurumlarımızın temsilcilerinin davet edilmesini bekliyoruz. Bu kutsal ayda, ülkemizde, halkımız arasında kuşku ve güvensizliğin son bulmasını, kin, öfke ve nefretin sevgiye dönüşmesini, her türlü, terörün, kavganın ve şiddetin son bulmasını cenabı haktan aşkı niyaz ederim” şeklinde konuştu.