banner311

Aleviler’den ‘Kardeşlik ve Eşitlik’ Çağrısı

Bu yıl Ankara katliamında yaşamını yitirenlere adanan Alevi Kültür Dernekleri Mersin Şubesi’nin Aşure Lokması dağıtımında, kardeşlik ve hoşgörü mesajları verilerek, ‘eşitlik ve adalet’ çağrısı yapıldı.

Aleviler’den ‘Kardeşlik ve Eşitlik’ Çağrısı

Bu yıl Ankara katliamında yaşamını yitirenlere adanan Alevi Kültür Dernekleri Mersin Şubesi’nin Aşure Lokması dağıtımında, kardeşlik ve hoşgörü mesajları verilerek, ‘eşitlik ve adalet’ çağrısı yapıldı.

28 Ekim 2015 Çarşamba 09:59
Aleviler’den ‘Kardeşlik ve Eşitlik’ Çağrısı
Alevi Kültür Dernekleri Mersin Şubesi, Muharrem Orucu’nun sona ermesi nedeniyle aşure lokması dağıttı. Bu yıl ki Aşure Lokması Ankara katliamında katledilen canların anısına adandı.Cemevi’nde düzenlenen aşure lokması dağıtımına; Mersin Valisi Özdemir Çakacak,  Yenişehir İlçe Kaymakamı Mustafa Özarslan, Yenişehir İlçe Müftüsü Halil Uzun, Mersin Ortodoks Kilisesi Ruhani Lideri Coşkun Teymur, Arap Alevileri temsilen Ahmet Özuğurlu ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi ile binlerce insan katıldı.


Program; Alevi Kültür Dernekleri İnanç Kurulu Üyesi Erdoğan Sevin Dede’nin okuduğu gülbenk ile başladı. Programın sunuculuğu İnanç Kurulu Başkanı Ercan Kazım Dede ve  Cemevi Yöneticisi Fatma Soysüren Yaşar yaptı. Mersin Cemevi Semah Ekibi de Semah döndü.



“KERBELA’DAN SONRA BÜTÜN ZALİMLERİN ORTAK ADI YEZİT’TİR”

Alevi Kültür Dernekleri Mersin Şubesi Başkanı Pir Hasan Kılavuz ise etkinlikte yaptığı konuşmada, aşurenin birleştirici ve paylaşmanın simgesi olduğunu işaret etti. “Hz. Hüseyin’in Kerbela’daki şahadetinden sonra, Aleviler bu aya şükür ayı değil matem ayı, tutukları 12 günlük oruca matem orucu diyerek, bu orucu 12 imama izafe etmişler. Muharrem ve Aşure denince akla gelen; Kerbela’dır ve Hz. Hüseyin’dir. Kerbela büyük bir acının adıdır. Kerbela kapanmayan bir yaradır. Kerbela öyle bir dönüm noktasıdır ki, o günden sonra artık Yezit, zulmün ve zalimliğin,Hz. Hüseyin ise hakkın ve mazlumiyetin simgesi olarak kabul edilmiştir.



O günden sonra bütün zalimlerin ortak adı Yezit, bütün mazlumların da müşterek ismi Hüseyin olmuştur. Anadolu Alevileri onun teslimiyeti red eden, haksızlığa karşı direnme ruhunu, 9. Yüz yılda Abasi halifesi (Muktedir- Bi-illah )nın emri ile 26 Mart 922 yılında Bağdat da idam edilen Hallaç’ı Mansur da, 1240 yılında Kırşehir bölgesindeki Malya ovasında, Baba İshak’da, Baba İlyas’da, 13. Yüz yılda, Halepte Seyit Nesimi de, 15. yüz yılda Kızılırmak boylarında Pir Sultan’da, 1527 yılında Nurhak yaylasında başı kesilerek şehit edilen Hacı Bektaş evladı, Kalender Çelebi’de görüyoruz. Anadolu topraklarında mazlum halkların, haklı başkaldırı hareketinde hep Hüseyni’nin direnme ruhunu görüyoruz… Emevi ve Abasi zulmünü yaşayan Hz. Peygamber’in 6. Torunu İmam Cafer Sadık Hazretleri’nin dediği gibi ‘her yer Kerbela, her ay Muharrem, her gün  aşure’ olmuştur” diye konuştu.



“BU TOPRAKLARDA, BU HALK BİN KERBELALAR YAŞAD”

 Matem ayında göz yaşı dökmek değil, gözlerin hakikatlere açılması gerektiğini söyleyen Pir Hasan Kılavuz, “10 Ekim 680 yer Kerbela. Hz. Hüseynin oğlu Ali Aşkar, ok yarası almış ‘yetiş baba’ diyor. 10 Ekim 2015 yer Ankara. Garın önünde babasının cesedine sarılan genç bağırıyor ‘ölme yoksul babam, ölme’ diyor. Orası da Kebela. 20 Temmuz 2015 Urfa Suruç, bir genç kızımız elinde kalan bir arkadaşının tek pabucu, orası da Kerbela, 21 Aralık Uludere (Roboski) gece karanlıktı ve dondurucu soğuktu, orası da Kerbela. Vuranın da vurulanında  büyük babaları Çanakkale’de mezarları yan yana, gencecik askerler Dağlıca da vurulmuş orası da Kerbela. Son iki yıldan beri Akdeniz Kerbela sahrasına dönüşmüş, semalarda ve derin sularda kaybolan, o acı çığlıklar.



Günümüzün Kerbelası’nı yaşayan, yitip giden binlerce yoksul insan! Daha da gerilere gidersek; Çorum, Maraş, Sivas… Bu topraklarda bu halk bin Kerbelalar yaşamış. Aleviler bugün dünya da Kerbela’laşan tüm ülkelerdeki, adaletsizliğe ve zulme boyun eğmedikleri ve zalimlere biat etmedikleri için, yaşam hakları ve özgürlükleri ellerinden alınmış tüm mazlum halklar için 12 gün boyunca matem orucu tutarlar. Dünyada 42 ülkede şiddet, savaş ve kavga vardır. Ama insanlar barış umudunu yitirmemişler, barış savaşanlar, kavga edenler, küskünler arasında olur. Biri birlerini insan hak ve özgürlükleri bakımında eşit kabul etmeyenler arasında olur. Ülkemizde toplumsal barışın daimi olmasını istiyoruz. Aleviler olarak kurum ve kuruluşlarımızın tüm açıklamaları ve beyanları hep bu yönde olmuştur.



Türkiye’de halklar arasında toplumsal barışın sürekliliği için Din adamları, inanç ve kanaat önderleri aynı dili konuşmalı, biri birlerine kucak açarak hoşgörü ile yaklaşmalı. Diyanet işleri başkan’lığına bağlı 100 binin üzerinde cami vardır. Buradaki din görevlileri her hafta Cuma cemaatlerinde diğer inanç azınlıklarının haklarını ve onları ötekileştirip horlamanın günah ve dinen caiz olmadığını söyleseler, toplumsal barış daha yakın olur. Türkiye’de farklı kimliklerin, inanç ve kültürlerin olduğunu kabul etmek ayrışmayı değil. Daha sağlıklı ve eşit koşullarda yan yana yaşamayı sağlayacağını göstermek için ülkedeki caminin imamı, cemevinin piri, kilisenin ruhani lideri, adaletsizliğin karşısında adaletin, çifte standart karşısında eşitliğin, esaret karşısında özgürlüğün, tekçi ve dayatmacı yaklaşımlar karşısında çoğulculuğun öne çıkarılabilmesi için mücadele ederlerse bu konularda hiç bir hesap içinde olmadan korkusuzca konuşurlarsa toplumsal barış daim olur. Öfkeler diner, kin ve nefret söner.



ALEVİLER NE İSTİYOR?

81 il valisi, 957 ilçe kaymakamı, 174 büyük elçi, bin 754 birinci sınıf emniyet müdürü; Eşit yurttaş olmak istiyoruz. 2009’da başlayıp, demokrasi ile insan hakları temelinde ele alınıp değerlendirmesini amaçlayan ve 7 etaptan oluşan Alevi çalıştayların sonuncusu 28 – 30 Ocak 2010 da yapıldı. Sonuçları sıfır hiç bir talep ve istemlere cevap çıkmadı. Tüm yurttaşların yasalar önünde, eşit olmasını ve ayrımcı, ötekileştirici, nefret söylemi içeren her türlü anlayışa karşı tedbir alınmasını istiyoruz. Ulusal ve uluslar arası mahkemelerde elde etiğimiz haklarımızın verilmesini istiyoruz. Cem evlerimiz hiç bir kayıt ve koşul olmaksızın hukuken ibadethane statüsüne kavuşmalı. Ülkemizdeki diğer ibadethanelere tanınan kamu olanaklarından eşit bir şekilde faydalanmak istiyoruz.



Laik bir ülkede olmaması gereken Diyanet işleri başkanlığı kaldırılmalı, olmuyorsa yeniden yapılanmasını istiyoruz. Madımak Oteli, anı- utanç müzesi olmalıdır. Alevi- Bektaşi köylerine cami yapılmasına, imam, müezzin atanmasına son verilmesini istiyoruz. Alevi dergahları, Hacı bektaş, Şah Kulu, Karaca Ahmet, Hüseyin Gazi Dergahı sahiplerine yani Alevilere geri verilmesini istiyoruz. Okullarda çocuklarımızın sünnileştirilmesini istemiyoruz, okullarda anlatılan Alevilikle ilgili müfredat programını hazırlayan komisyonlara, Alevi kanat önderlerinin ve kurumlarımızın temsilcilerinin davet edilmesini bekliyoruz. Bu kutsal ayda, ülkemizde, halkımız arasında kuşku ve güvensizliğin son bulmasını, kin, öfke ve nefretin sevgiye dönüşmesini, her türlü, terörün, kavganın ve şiddetin son bulmasını cenabı haktan aşkı niyaz ederim” şeklinde konuştu.
Son Güncelleme: 28.10.2015 10:04
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.