Leon de Laborde gibi kimi gezginler, gördüklerini gravür albümü biçiminde yayınlamışlardır. 19O6′da Gertrude Bell, atla dolaşarak ulaşılmaz yerlerdeki kent ve yapıtları incelemiş, araştırma sonuçlarını ayrıntılı bir gezi raporu biçiminde yayınlamıştır. 1972′de Prof. Semavi Eyice başkanlığındaki bir grup sanat tarihçisi ve arkeolog, yüzey araştırmalarına başlamıştır. Merkez Silifke olmak üzere doğuda Lamas (Limonlu) Çayı, batıda Kargıncak arasındaki alanda Bizans ve Hiristiyanlık Dönemi yapıları taranmıştır. Nadir Avcı başkanlığında 1980′de başlayan kazılar sürmektedir. Anamur’da da Silifke’deki gibi yoğun olmamakla birlikte XIX. yy’da araştırmalar başlamıştır. F. Beaufort’un Akdeniz kıyılarındaki arkeolojik ve topografik araştırmaları önemlidir. Elizabeth Rosenbaum, Gerhard Huber ve Somay Onurkan’ın yaptığı araştırmalar 1965′te sonuçlanmış, raporlar kitap olarak yayınlanmıştır. Antik Anemurium kazıları, James Russell başkanlığında sürmektedir.
MERKEZ İLÇE (MERSİN): Antik adı Zephyrium olan ilçe merkezi çevresinde, çeşitli kalıntılar vardır. Ancak yeterli inceleme yapılmamıştır. Yalnızca Yümüktepe Höyüğü’ndeki kazılarla, yörenin Neolitik Dönem’den İslam Dönemi’ne değin yerleşim yeri olduğu anlaşılmıştır.
YÜMÜKTEPE: Mersin’in 3 km kuzeybatısında, Soğuksu Vadisi’ndedir. 1936-1939′da John Garstang’ın başlattığı kazılar İkinci Dünya Savaşı nedeniyle kesintiye uğramıştır. 1946′da yeniden başlayan kazılar 1947′de sonuçlanmıştır.
Neolitik Dönem Katları: XXXIII.-XXV. katlardır. İlk katlarda mimari kalıntı olmamasına karşılık, Son Neolitik Dönem’ de taş temelli, birbiri arkasına dizilmiş odalar bulunmuştur. Ölçülerinin küçük olması buraların, yiyecek saklamak için kullanıldıklarını düşündürmektedir. Büyük ölçüdeki taş yapılar ise ağıl olarak kullanılmıştır. Obsidyen ve kemik araçlar yanında taş ağırlıklar ve ağırşaklar bulunmuştur. İlkel taş mühürler, keramikler öbür buluntulardır. Kazıma çizgi, nokta ve boya bezekli karamsı gri, alımsı kahverengi keramikler, özgündür. Kap ağızlarına boya akıtılarak yapılan bezeme, daha sonraki yıldırım biçimi bezemenin öncüsüdür.
Kalkolitik Dönem Katları: XXIV. katta başlar. Yapı tipleri, taş temelli evler ile tahıl saklanan yuvarlak temelli silolardır. Büyük boyutlu ağıllar bu katta da görülmektedir. Son Kalkolitik Dönem’de savunma duvarlarıyla çevrili köy tipi yerleşme ortaya çıkarılmıştır. 1,5 m kalınlığındaki testere dişi biçimli kerpiç sur, dörtgen taş temelli kulelerle desteklenmiştir. Dışa çıkıntı yapan iki burç arasında, 1,5 m genişliğindeki geçidin sonunda anıtsal kapı yer alır. Sura bitişik evler hem çatı hem de seyirdim yolu (askerlerin nöbet tutarken dolaştıkları yol) oluştururlar. Askerlerin yaşadığı bu evlerde, ocak, yemek kapları, tahıl küpleri bulunmuştur. Temellerin altında keramik ve özel eşyalı gömütler vardır. Taş hayvanlar, balık oltaları, obsidyen ve bakır bıçaklar, bakır iğneler buluntular arasındadır. İlk Kalkolitik’te Halaf, Orta Kalkolitik’te Ubeyd türü keramik saptanmıştır. Bunlar arasında büyük küpler, karından kulplu, şerit, zikzak bezikli kaplar vardır. Son Kalkolitik’te saman katkılı saksı biçimli kaplar görülmektedir.
Tunç Çağ Katları: XII. – IX. katlar arasındaki bu dönem İÖ 2OOO-15OO’e tarihlenmektedir. Mimari kalıntı pek azdır. Tunç bıçak, mızrak, topluiğneler, mühürler ve iki kadın heykelciği bulunmuştur. Ayaklı kadehler, gaga ağızlı testiler keramikte yeni biçimlerdir. Koyu renk üstüne açık renk bezeme yapılmıştır.
Hitit Katları: VIII.- V. katlar arasındaki dönem, İÖ 1500-1200′e tarihlenmiştir. Sur duvarları, testere biçimlidir. Duvarların bitiminde kuleler vardır. Evler, sokaklarla ayrılmıştır. Daha önce olduğu gibi her evde ocak vardır. Kara ve al bezemeli kaplar yanında, gagalı salçalıklar bulunmuştur. En üst katlar Yunan, Bizans ve İslam dönemlerini kapsar. Yunan katında Kıbrıs tipi keramik, Bizans ve İslam katlarında ise sırlı keramik bulunmuştur.
VİRANŞEHİR (POMPEİPOLİS): Mersin-Silifke yolu üstünde ve Mersin’e 10 km uzaklıkta bir Roma kentidir. İÖ 700′de Rodoslular’ca Soli adıyla kurulmuştur. Daha sonra Romalı Komutan Pompeus’un adını almıştır. Hıristiyanlık Dönemi’nde papalık olmuş, 525′te de depremle yıkılmıştır. Nekropol (mezarlık), tiyatro, hamam, su yolları, tapınak kalıntıları görülebilmektedir.
ESKİ CAMİ: Çarşı içindeki 1870 tarihli Eski Cami, Osmanlı Dönemi’nin en önemli yapısıdır. Avludaki çeşmenin yazıtından, Sultan Abdülaziz’in annesi Bezmi Alev Valide Sultan’ın vakfı olduğu anlaşılmıştır. 1901 ve 1943′te onarılmıştır.
ROMA HAMAMI: Mersin’in 5 km doğusundaki Karaduvar yöresindedir. Mozaikleri ilginçtir.
KURTULUŞ SAVAŞI ANITI: Mersin’ in girişinde olup Tankut Öktem’in yapıtıdır.
ANAMUR İLÇESİ: İlçe, antik Anemurium Kenti kalıntılarıyla ünlüdür.
ANEMURİUM: Anamur’un 6 km güneybatısındadır. Kent, Helenistik Dönem’de önem kazanmıştır. Yörede, James Russell’in kazılarında, kara yönü kulelerle güçlendirilmiş, zikzak duvarlı kale ortaya çıkarılmıştır. Öbür yanlar, sarp kayalıktır. Yerleşme tepeden denize doğru inen bir duvarla ikiye ayrılır. Yukarı Kent’te tiyatro, odeon, hamam, bazilika ve sütunlu cadde; Aşağı Kent’teyse nekropol vardır. Tiyatro tepeden inen duvarın yanındadır. Yamaca dayalı yapının oturma yerlerinden hiç iz kalmamıştır. Yalnız yuvarlak çevre duvarı sağlamdır. Duvardaki, bakışık iki tonozlu geçit, oturma yerini bölen yollara açılır.
Odeon: Yolun deniz yanında, tiyatronun karşısındadır. Dikdörtgen planlı yapıya yoldan iki kapıyla girilir. Yarım daireye yakın oturma yerleri, altı basamaklıdır. Oturma yerinin (kavea) altında, iki yandaki kapılar tonozlu koridora geçişi sağlar. Bu koridor, orkestraya (ortadaki alan) açılır.
Hamam: En iyi korunmuş yapıdır. Tiyatronun batısındadır. Duvarları kırma taşla örülmüş ve sıvanmıştır. İki katlıdır. Yüksek tonozla örtülü bir salon ile ona açılan odalardan oluşmuştur. İçte ve dışta al, kara ve ak boyalı fresk izleri vardır. Döşeme mozaiktir.
Bazilikalar: Birincisi, kentle nekropolü ayıran duvarın doğusunda, ikincisi odeonun arkasındadır. İşlevleri tam bilinmemekle birlikte bazilika denmiştir. Değişik dönemlerde yapılan eklerle planları bozulmuştur. Apsisli bir mekân ve birbirlerine kapılarla bağlı odalardan oluşur. Daha küçük olan ikinci bazilikada, üç apsis vardır. II. yy’dan sonra yapılmış oldukları sanılmaktadır.
Nekropol: Batı-doğu yönünde uzanan vadi ile ikiye ayrılmıştır. Güneyi dikdörtgen bir alanı kaplar. Kuzey bölümünün sınırları ise bilinmemektedir. I-IV. yy’lara tarihlenir. Burada ayrıca büyük bir kilisenin bulunması, Hıristiyanlık Dönemi’nde de kullanıldığını göstermektedir. Nekropoldeki en yalın gömüt taş kaideli, beşik tonozlu tek odadır. Kimi gömütler bir ön oda eklenerek genişletilmiştir. İkinci tip, tek tonozla örtülü ön ve arka odadan oluşur. Nişlerle bezeli ön oda, arka odadan yalnızca bir duvarla ayrılır. Kapılar genellikle ön yüzdedir. Girişi yan duvarlarda olan gömütler de vardır. Üçüncü tür, bir yapı bütünüdür. Bunlar, iki katlıdır ve iki gömüt odası çevresinde ek bölümlerden oluşmuştur. Birçok ön oda, kimilerinde de geniş kemerli pencereler ve balkon vardır. Tüm yapı, avlu ve duvarla çevrilidir. Üç gömüt tipinden başka, bağımsız anıt gömütler de vardır. Bunların içi mozaik ve duvar resimleri ile süslüdür. Stilize bitki ve geometrik desenli taban mozaikleri yanında, duvar mozaikleri de bulunmuştur. Panolara bölünmüş duvarlara ölünün yaşamından kesitler işlenmiştir. Al, yeşil, mavi, sarı, renklerin kullanıldığı resimlerin bir bölümü yalnızca hayvan ya da bitki motiflidir. Hollerdeki nişler de çeşitli desenlerle süslüdür.
ANAMUR KALESİ: III. yy’da Romalılar Dönemi’nde yapılmıştır. Büyük bir bölümü sağlamdır. 1230′da Karamanoğulları Dönemi’nde onarılmıştır.Bunlardan başka Anamur yöresinde Roma ve Bizanslılar’dan kalma kaleler bulunmaktadır. Ancak bu yapılar incelenmemiştir.
ERDEMLİ İLÇESİ: Mersin’e 37 km uzaklıktadır. Çevresinde antik kent kalıntıları vardır.
KANLIDIVANE (NEAPOLIS): Mersin-Silifke yolunda, Mersin’e 45 km uzaklıkta büyük bir obruğun çevresinde kurulmuştur. Kalıntılar arasında kabartma kaya gömütler, lahitler, sarnıç ve bazilikalar bulunmaktadır. Obruğun çevresinde çok sayıda ev kalıntısı vardır. Kent Bizanslılar’la Ermeniler arasındaki savaşlarda yıkılmış, bir süre sonra da terk edilmiştir.
Kule: Helenistik Dönem’in en eski yapısı olup dikdörtgen planlıdır. Poligonal (çok köşeli) teknikteki duvarların köşelerinde düz yontulmuş taşlar kullanılmıştır. Üç katlı kulenin, doğudan çok dar bir girişi vardır. Katlar, üç bölümlüdür. Batı köşesindeki iki taş yazıt kent tarihi açısından önemlidir.
Bazilikalar: Obruğun kıyısında bir yapı topluluğu oluştururlar. Bizans Dönemi’ne ilişkin yapılardan en iyi incelenmiş olanı, obruğun kuzeydoğusundaki IV numaralı bazilikadır. Yapının güney duvarı yıkılmıştır. Batısındaki duvarla çevrili avlunun altında sarnıç ve mahzen olduğu sanılmaktadır. Üç kemerli narteksin (kilise girişi) önünde mahzenin kemeri ve ağzı görülmektedir. Bazilikanın batısı, avluya iki sütunlu üç kemerle açılmaktadır. Kemer ve sütunlar yok olmuştur. Dikdörtgen planlı narteksin, kuzeyden de girişi vardır. Narteks üç kapıyla, iki sütun dizisiyle üç nefe ayrılmış mekâna açılır. Kuzey duvarı sağır olan yapı, güneyden aydınlanmaktaydı. Çatı ahşaptır. Neflerin içindeki mozaik parçalarından duvarların süslü olduğu anlaşılmıştır. IV. yy sonlarıyla, VI. yy başları arasına tarihlen-mektedir.
Nekropol: Üç ayrı yerdedir. Gömütler, kayaya oyulmuş ya da lahit biçimindedir. Kuzey nekropolünde, tapınak biçiminde bir anıt mezar vardır. Kanytellis’in (Neapolis) önde gelenlerinden Aba’nın, kocası ve oğullan için yaptırdığı anıt kendi adıyla anılmaktadır. Yapı dikdörtgen planlıdır. Deniz yönünde yuvarlak kemerli galeri vardır. Beşik tonozlu gömüt odasına arkadaki kapıdan girilir. Köşelerde Korint sütun başlıkları vardır. Çatı iki yana eğimlidir. Yapı II. yy’a tarihlenmektedir. Nekropolde kayaya işlenmiş kabartmalara da rastlanmıştır. Obruğun kuzeyine kılıçlı, zırhlı bir asker kabartması işlenmiştir.
Presler ve Sarnıçlar: Gömütlerin yanında kayadan yapılmış üzüm sıkma presleri bulunmuştur. Yörede oturanlar su gereksinimlerini sarnıçlardan sağlamaktaydı. Bunlar, dikdörtgen planlıydı ve beşik tonozla örtülüydü.
KORYKOS: Mersin’e 60 km uzaklıktadır, tö IV. yy’da koloni kenti olarak kurulmuştur. Kıyıda ve karşısındaki adada
kalıntılar vardır. Burası, Romalılar Dönemi’ nde önemli bir limandı. Kıyıdaki kenti korumak için adaya kale yapılmıştır. Kız Kalesi adıyla bilinen yapının çevresi 900 m’dir. Duvarlar sekiz kuleyle güçlendirilmiştir. 1448′de Karamanoğlu İbrahim Bey onartmıştır. Kalenin halk arasında söylenen bir de öyküsü vardır (Bak. Söylenceler).
NARLIKUYU: Mersin’e 68 km uzaklıkta Roma Dönemi’nden hamam kalıntısıdır. Hera.Afrodit.Athena’nın betimlendiği taban mozaiği ünlüdür.
CENNET-CEHENNEM OBRUKLARI: Mersin’e 70 km uzaklıktadır. Cennet, 90 m derinlikte ağaçlık bir çukurdur. Dibindeki mağaranın ağzında XII. yy’dan kalma bir kilise bulunmaktadır. Meryem’e sunulan bazilikanın apsisindeki freskler ilginçtir.Cehennem Obruğu’nun ise suçluları cezalandırmak için kullanıldığı sanılmaktadır.
GÜLNAR İLÇESİ: Eski bir ilçe olmasına karşılık tarihsel yapıt yoktur.
MEYDANCIK KALESİ: İlçenin lO.km güneyinde, sarp ve yüksek bir tepede çeşitli kalıntılar vardır. Burada Prof. E. Laroche yönetimindeki inceleme ve kazılar sürmektedir. Çevrede büyük bir taşa işlenmiş, birbiri ardı sıra yürüyen beş insan kabartması vardır. Buradaki insan tipleri ve başlıkları Karatepe’deki kabartmalara benzemektedir.
GİLİNDİRE: İÖ 612′de Yunan kolonisi olarak kurulduğu bilinmektedir. Ancak, kalıntılardan bir Roma kenti olduğu anlaşılmaktadır. Çevredeki gömütler ilginçtir.
MUT İLÇESİ: Mersin’e 160 km uzaklıktadır. Antik adı Claudiapolis olup Yunanlı-lar’ca kurulmuştur. 18OO’de yöreyi gezen W.M. Leake kimi antik yapıların görülebildiğini belirtmiştir.
MUT KALESİ: İlçe içindedir. İlk yapım tarihi bilinmemektedir. Dört burcu ve İçkale denilen noktada kulesi vardır. Son biçimiyle Karamanoğulları özelliği gösterir.
ALAHAN (ALACAHAN) MANASTIRI: Mut-Karaman yolu üstünde, Mut’a 20 km uzaklıktadır. V. yy yapıtı olduğu sanılmaktadır. Manastır yapı topluluğu, dağın ovaya bakan yamacı yontularak oluşturulmuş teras üstündedir. Terasın batısında ilk görülen yapılar, kayaya oyulmuş keşiş hücreleridir. Bu mağaralar dinsel merkezin çekirdeğini oluşturmaktadır. Mağaraların ilerisinde büyük bir bazilika vardır. İlk kilisenin kuzeyi kayaya oyulmuştur. öbür duvarları yıkılmıştır. Ana mekân, Korint başlıklı iki dizi sütunla üç nefe ayrılmıştır. Narteksten ana mekâna geçit veren kapının atkı ve yan dikmeleri kabartmalarla süslüdür. Akantus, asma dalı kıvrımları, üzüm ve balıklar gibi doğadan alınan bezekler yanında dinsel betimler de görülmektedir. Yanlarda Cebrail ve Mikail’in, simgesel yaratıkları ezişi betimlenmiştir.
Bazilikanın doğusunda geniş bir avlu vardır. Avlunun güneyinde dinsel törenlerin yapıldığı dehliz galeri yer alır. Ovaya bakan yan, 115 m uzunluğunda kemerli ve sütunlu galeri biçimindedir. Galerinin ortasında kalabalık kabartma süsleme ile her yanı işli büyük bir niş (aedicula) vardır. Buluntulardan galeriye basamaklarla çıkıldığı anlaşılmıştır. Basamakların karşısında yan yana iki mekândan oluşan apsisli vaftizhane vardır. Vaftizhanenin doğusunda, kayaya oyulmuş gömütler görülmektedir. Büyük kilise, topluluğun en görkemli yapısıdır. Kuzey duvarı kayaya1 yontulmuştur. Üst örtüsü yoktur. Ana nefin örtü biçimi ilginçtir. Burası, paye ve sütunlara oturan dört kemerle örtülü, kare planlı bir kule biçimindedir. Kule yukarıda sekizgene dönüştürülmüştür. Batı bazilikasında olduğu gibi kapı çerçevesi süslüdür.
LAL AĞA CAMİSİ: 1356-1390 arasında Karamanoğlu İbrahim Bey’in emirlerinden Lal Ağa yaptırmıştır. Kare planlı ve kubbeli bir yapıdır.
KÜMBETLER: Caminin doğusunda iki kümbet vardır. Biri Karamanoğlu Musa Bey’in, öbürü Lal Ağa’nın gömütüdür.
KARACAOĞLAN ANITI: İlçe merkezinde olup Hüseyin Gezer’in yapıtıdır. 8 Haziran 1973′te açılmıştır.
SİLİFKE İLÇESİ: Helenistik Dönem’de Büyük İskender’in generallerinden Selevkos I kurmuştur. Selevkeia’dal98O’e değin kazı yapılmamıştır. Arkeolog Nadir Avcı başkanlığında 1980′de başlayan kazılar sürmektedir. Stadium, tiyatro, tapınak sağlam kalmış yapılardır.
SİLİFKE KALESİ: Yüksek bir kayanın üstüne yapılmıştır. 23 kule ve burcu vardır. Kaleyi Ermeni kralları, içindeki camiyi ise daha sonra Yıldırım Bayezid onanmıştır.
TAPINAK: Cumhuriyet ilkokulu’nun doğusundadır. Korint düzenli olup II. yy’da yapılmıştır. Bizans Dönemi’nde kiliseye dönüştürülen yapının bir sütunu ayaktadır; bu da yörede Dikilitaş diye bilinir.
MERYEMLİK: İlk Hıristiyan azizelerinden Haghia Thekla’nın kaçıp sığındığı mağaranın üstüne kilise yapılmıştır. Meryem lik denilen bölgede, Haghia Thekla Kilisesi’ nden başka kubbeli kilise, hamam ve sarnıçlar vardır.
HAGHİA THEKLA BAZİLİKASI: Çevre duvarları burçlarla güçlendirilmiştir. Doğusunda yarım daire biçimli apsisi bulunan dikdörtgen ana mekân, narteks, güneyinde sütunlu galeri vardır. Ana mekân Korint başlıklı iki sütun dizisiyle üç nefe ayrılmıştır. Apsis yarım kubbeyle örtülüdür. Çatı iki yana eğimlidir. Duvarlar mermer kaplı, taban mozaiktir. Yapı 460-470′e tarihlenmektedir.
KUBBELİ KİLİSE: Plan olarak kubbeli bazilikalara örnektir. Sütunlar ve dört köşe payelerle üç nefe ayrılmıştır.
SARNIÇ VE HAMAM: Yörede pek çok sarnıç vardır. En sağlamı Thekla Bazilikası’ nın kuzey doğuş undadır. Dikdörtgen planlı olup iki sütun dizisiyle üç nefe ayrılmıştır. İstanbul sarnıçlarıyla benzerlik gösterir.Hamam, Kubbeli Kilise’nin yanındadır. Yuvarlak ana mekân ve çevresindeki odalardan oluşur. Kuzeydeki oda, arkaya doğru uzanarak koridor biçimi almıştır. Yapı, V. yy’in sonlarına tarihlenmektedir.
TEKİR AMBARI: Bizans yapıtıdır. 45 m uzunluğundaki sarnıç kuşatma sırasında kente su sağlamak için yapılmıştır.
TAŞ KÖPRÜ: Göksu Nehri üstündeki çağdaş görünümlü köprü, altı gözlüdür. Yazıtında İmparator Vespasianus’un oğulları Titus ve Domitianus’un yaptırdığı bildirilmektedir.
UZUNCABURÇ (DİOKAİSERİA): Silifke’nin 30 km kuzeyinde denizden 1.200 m yükseklikteki yayladadır.
Sur ve Burç: Kent sur ve burçlarla çevrilidir. Duvarlar bir dizi dikey, bir dizi yatay taş örgü düzenindedir. Yapı, duvar tekniği ve güney kapıdaki yazıtıyla Helenistik Dönem’e tarihlendirilmektedir.
Şehir Kapısı: Kuzeybatıdaki ana kapı, ortada büyük, yanlarda küçük kemerlidir.
Zeus (Jüpiter) Tapınağı: Korint düzenindeki ilk dinsel yapı olması açısından önemlidir. Doğu-batı yönünde uzanan tapınak 6×12 süt unludur. Büyük bir bölümü sağlam olan sütunların yalnızca dördünde başlık kalmıştır. Çatısı yoktur. Sağlam ve yüksek duvarlarla çevrilidir. V. yy’da kiliseye dönüştürülmüştür.
Tyche Tapınağı: Sütunlu yolun batısındaki beş sütun, tapınağındır. Yüksek bir kaide üstündeki granit sütunlar, Korint başlıklıdır. Arşitravda (baştaban), tapınağın Yazgı Tanrıçası Tyche’ye adandığını belirten bir yazıt vardır. Başlıkların biçimine ve yazıta göre İSI. yy’in ikinci yarısına tarihlenmektedir.
Tiyatro: Sütunlu caddenin doğusundadır. Tonoz örtülü giriş ile oturma yerlerinin bir bölümü kalmıştır. Sahne yapısına ilişkin kalıntı yoktur.
Helenistik Mezar: Kentin güneyinde yüksek bir yerdedir. Dörtgen planlı, iki katlıdır. Hafifçe öne çıkmış ayaklar üstünde arşitrav (baştaban), triglif (üçüz yiv) ve metoplar (dörtgen pano) görülmektedir. Helenistik ve Roma Dönemi yapıları yanında Geç Dönem antik kiliseler de vardır.
Ura: Uzuncaburç’un 4 km doğusundadır. Olba ve Diokaiseria’ya antik yolla bağlıdır. Su Kemerleri:Büyük bir bölümü sağlamdır. Duvarlar büyük blok taşlarla başlayıp yukarıya doğru incelmektedir. Roma İmparatoru Septimus Severus döneminde bitirilmiştir.
Çeşme: Su yolunun sonundadır. ön ve yan duvarlarının bir bölümü sağlam olup Septimus Severus dönemi yapıtıdır. Önü suyun akması için delikli, sağ yanı havuzludur.
Tiyatro: Sahnenin altı ve oturma yerlerinin bir bölümü sağlamdır. Sahnede orkestraya açılan kapılar görülmektedir. Yapım biçimine göre Roma Dönemi’ne tarihlenmektedir.
İki Katlı Ev: En sağlam kalmış yapıdır. Dörtgen planlıdır. Arkada kayaya oyulmuş bir eki vardır.
Gömütler: Güney yamaçta kaya gömütleri ve lahitler vardır. Güneydoğudaki gömüt ilginçtir. Klineye (yatak) uzanmış ölüyü simgeleyen erkek, karısı, çocuğu ve öbür yakınlarıyla betimlenmiştir.
ELAİSSA-SEBASTES: Ayaş Köyü’ndedir. Köyün sürekli gelişmesi, antik kent için tehlike oluşturmaktadır.
Tapınak: Köyün güneyinde, kuzeybatı yönündeki terasa yapılmıştır. Bir podyum (platform) üstünde 6×12 sütunlu, peripteros (bir dizi sütunla çevrili) planındadır. Sütunların oturduğu stylobat (temel üstünde sütunları taşıyan bölüm, kaide), dikdörtgen biçimindeki kesme taşlarla yapılmıştır. Daha sonra üstüne kilise yapıldığından sütun ve kaidelerin bir bölümü yok olmuştur. Başlıklar, Korint ve karma düzendedir. Frizlerde mitolojik yaratıklar betimlenmiştir. Arşitrav üç bölümlüdür. Saçaklık sağlam değildir. Tapınağın kuzeybatı ucundaki dar geçit, işlevi hâlâ belirlenemeyen yapının temeli altındaki bir odaya açılmaktadır. Tapınağın Zeus adına yapıldığı sanılmaktadır.
Kilise:Tapınağın güneydoğu ucuna yapılmıştır. Erken Hıristiyanlık Dönemi kiliselerine örnektir. Yalın bir yapı olup dörtgen planlı bir hol ve apsisten oluşmaktadır. Kuzey duvarının ortasında ve köşesinde kapı vardır. Apsis,cennet bahçesini anlatan nozaikle süslenmiştir. Gri, sarı, mavi, ak ve kiremit kırmızısının kullanıldığı mozaik, çeşitli hayvan betimlerinden oluşmakta, geometrik motiflerle çevrelenmektedir.
Akkale Yapı Bütünü: Akkale, denize doğru eğimli, geniş bir alan üstündedir. Akkale yapı bütününü ana yapı bütünü, kıyıdaki ve kuzeydeki kalıntılar oluşturmaktadır.
Ana Yapı Bütünü: İki ya da üç katlı büyük bir yapı, haç planlı iki katlı yapı, sarnıç, çeşme ve hamam başlıca kalıntılardır. Güneye bakan ana yapı iki katlıdır. Ana mekân ile doğu ve batısındaki yan bölümlerden oluşmuştur. Plan yönünden ayrılık gösteren bu bölümler, yüksek kemerlerle güneye açılır.
Haç biçimli yapı, iki katlıdır. Alt katın sağlam olmasına karşılık üst katın bir bölümü ayaktadır. Yapı kare içine yerleştirimiş dört kollu haç biçimindedir. Haç kolları beşik tonozla, ortası 4 m çapında bir kubbeyle örtülüdür. Kubbeye geçiş pandantiflerle sağlanmıştır. Bu yapının güneyinde yan yana iki dehliz vardır. Beşik tonozla örtülü dehlizler bir kapıyla birbirine bağlıdır. Su geçirmez sıvası buranın sarnıç olduğunu göstermektedir.
Kayaya oyulmuş büyük sarnıç, uzunlamasına iki dizi payeyle üçe ayrılmıştır. Sıvası su geçirmez niteliktedir.
Kıyıdaki yapılar ana yapıların yaklaşık 1.200 m güneyindedir. Dikdörtgen planlı küçük su deposu, çeşme ve liman bekçi korunağı başlıca kalıntılardır. Kayaya oyulmuş liman görülebilmektedir.Tüm bu yapıların ne olduğu ve yapım tarihleri konusunda inceleme yapılmamıştır.
TARSUS İLÇESİ: Mersin’in 27 km doğusundaki İlçe, Antik Dönem’de ovalık Kilikya’nın merkeziydi. İslam inanışına göre, Adem oğlu Şit Peygamber’ce kurulmuştur. İlçe ve çevresindeki çeşitli dönemlere ilişkin yapılar buranın uzun süre yerleşim alanı olduğunu göstermektedir. Temel kazılarında ortaya çıkan mozaikler çok çeşitli ve güzeldir. Çoğu Hatay Müzesi’ nde saklanmaktadır. Yörenin en eski yerleşim yeri Gözlükule Höyüğü’dür.
GÖZLÜKULE: Hetty Goldman, 1934-1939 ve 1947-1948 arasında kazılar yapmıştır. Yümüktepe gibi Neolitik Dönem’den İslam Dönemi’ne değin buluntulara rastlanmıştır.
Neolitik Dönem Katları: Mimari kalıntı pek yoktur. Yalnız evlerin duvarlarına ilişkin sıva parçaları, ezilip sıkıştırılarak elde edilmiş döşeme parçalan ele geçmiştir. Obsidyen gereçler çoğunluktadır. Keramikler, koyu yüzlü, açkılı, tırnak bezemelidir.
Kalkolitik Dönem Katları: Üst üste ev tabanları vardır. Mimaride değişiklik görülmemektedir. Taş temelli evlerin köşelerinde ocak bulunmaktadır, ölüler küplere gömülmüş olup yanlarına ince yapım kâseler, testiler, boyunlu çömlekler konulmuştur.
Tunç Çağ Katları:Bu dönemde Hınç,silah ve gereç yapımında kullanılmıştır. Kentleşme ve sınıflaşma ortaya çıkmıştır. İlk mimari buluntular dörtgen planlı, taş ve kerpiç evlerdir.
Kent geçirdiği yangından sonra surla çevrilmiştir. Dişli sur tekniğindeki duvarlara bitişik odalar, cephanelik ya da ambardır. Konutlar surdan ayrılıp bağımsız duruma gelmiş ve bir yol boyunca dizilmiştir. Bunlar, bir ana oda ile iki arka odadan oluş maktadır.
Kazılarda, kazıma geometrik bezekli alımsı portakal renkli yerel kaplar ile Suriye kökenli koyu gri kaplar birlikte bulunmuştur. Depas denilen iki kulplu kadehler, pithoslar (büyük tahıl küpleri), küçük şişe biçimli kaplar başlıca tiplerdir. Son Tunç Çağ II, Hitit Dönemi’dir. Sandık duvar tekniğinde kuleli, Boğazköy surlarına benzer bir kale vardır. Ortaya çıkarılan büyük bir yapı Kült epe Sarayı’yla benzerlik göstermektedir. Yalnız avlu çevresindeki iki bölümü açılmıştır. Burada çok sayıda Hitit mühürü ele geçmiştir.
ESKİ CAMİ: Tarsus’taki en eski camidir. 1102′de St. Paul katedrali olarak yapılmışken, Türkler minare ekleyerek camiye dönüştürmüştür.
ULU CAMİ: 1579′da Ramazanoğullan’ ndan Piri Paşa’nın oğlu İbrahim Bey yaptırmıştır. Tek şerefeli minare, camiden 217 yıl önce yapılmıştır. Doğusuna bitişik türbede Şit Peygamber, Lokman Hekim ve Halife Me’mun’un gömütleri vardır.
ROMA HAMAMI: Eski Cami’nin yanındadır. Roma Hamamı kalıntıları halk arasında, “altından geçme” diye adlandırılmıştır.
ŞAHMERAN HAMAMI: Makam Camisi yakınındadır. Ramazanoğulları Dönemi’nde Romalılar’dan kalma temelin üstüne yaptırılmıştır. Mahmud Paşa Vakfı olarak bilinir. Bu hamamın da halk arasında bilinen bir öyküsü vardır (Bak. Söylenceler).
KLEOPATRA KAPISI: Eski Tarsus’u çeviren üç dizi surun Bağ, Deniz ve Adana adlı üç kapısından biridir. Kleopatra Tarsus’ ta Deniz Kapısı’ndan girdiği için buna Kleopatra Kapısı da denilmektedir.
DONUKTAŞ: İlçenin güneydoğusunda Tekke Mahallesi’ndedir. Dikdörtgen planlı,iç içe bölümlü görkemli bir yapıdır. Yapının işlevi bilinmemektedir.
JUSTİNİANUS KÖPRÜSÜ: Bizans imparatoru Justinianus yaptırmıştır. İşlek bir yerdedir. Geçenlerden baç (vergi) alındığı için halk arasında Baç Köprüsü adıyla bilinmektedir.