Son günlerde Türkiye'nin gündemini oldukça meşgul eden Narin Güran cinayetiyle ilgili yeni gelişmeler, olayın derinliklerini ve karmaşıklığını gözler önüne sermeye devam ediyor.
Bir çok meslektaşım gibi bende olayın ilk gününden itibaren adaletin tecelli etmesi için köşe yazısı ve haberler ile olayı derinleştirmeye çalışıyoruz.
Bugün ortaya çıkan bilgiler neticesinde savcılıkta cinayetle ilgili yapılan itirafların yalan olduğu ortaya çıktı.
Daha önce cinayetle ilgili itiraflarda bulunan kişinin, "200.000 lira karşılığında Narin’in cesedini torbaya koydum" şeklindeki açıklamaları, çapraz sorgulardan elde edilen bilgiler neticesinde yalan olarak ifşa edildi.
Bugün, Narin'in cesedini gömen bu kişinin savcılığa, Amca Salih Günan'ın gelip, "Beni tehdit etti, Narin’i ben öldürdüm, cesedi ortadan kaybet, yoksa aileni yok ederim," şeklinde yeni bir açıklama yapması, cinayetin arkasındaki gerçeklerin ne kadar karmaşık ve korkutucu olduğunu gösterdi.
Gözaltına alınan 25 kişinin sorgulamaları devam ederken, köyün imamının da bu sabah gözaltına alındığı belirtiliyor. İmamın serbest bırakılıp bırakılmadığına dair henüz bir bilgi yok.
Ayrıca, Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı tarafından gözaltına alınan Narin’in büyük amcasının sorgulaması da devam ediyor.
Çapraz sorgulama süreci, aile bireylerinin birbirleriyle ve itirafçılarla çelişkili ifadeler verdiğini ortaya koyuyor.
Bütün aile bireylerinin telefon kayıtlarını silmesi ve Narin’in bilinçli bir şekilde öldürülmesi, bu cinayetin sadece bir aile içi mesele olmadığını, daha geniş bir komplonun parçası olabileceğini düşündürüyor.
İddiaya göre öne çıkan yeni bir detay ise, Narin’in 15:15’te evde öldürülmüş olması.
Savcılık kaynaklarından edinilen bilgiye göre Narin’in cinayete kurban gitmeden önce evden çıkmadığını ve bu trajedinin evde gerçekleştiğini netleştiriyor.
Olayın derinliği hakkında daha fazla bilgi edinme çabaları devam ederken, Tavşantepe köyündeki diğer detaylar da dikkat çekici.
Örneğin, Narin’in ablasının mezarının kimsesizler mezarlığına gömülmesi ve mezar taşına herhangi bir isim konmaması, köydeki gizemli atmosferi daha da karanlık hale getiriyor.
Gazetecilerin, ablanın mezar yerini sorma girişimleri ve ablanın öğretmenlik yapan akrabasının yaşadığı belirsizlikler, köydeki korku ortamını gözler önüne seriyor.
Bu gelişmeler, köyün sadece bir cinayetin merkezi değil, aynı zamanda gizemli ve karanlık bir geçmişe sahip olduğunuda gösteriyor.
İddialara göre köydeki silahlar, mermiler ve diğer bulgular, bölgede yıllardır süren kirli işlerin ve cinayetlerin varlığına işaret ediyor.
Ayrıca, Hizbullah’a yakın yayın organlarının yıllar önce köyde röportaj yapmış olması ve köyün kendine özgü güvenlik yapısı, olayı daha da karmaşıklaştırıyor.
2018 yılında köydeki polis kontrol noktalarından şikayetçi olan eski muhtar yetkilileri köyü terk etmekle uyarıp kontrol noktaları kalkmazsa cinayet bile çıkabileceğini öne sürmüştü.
Muhtarın konuştuğu Rehber TV'nin de Hizbullah ve HÜDA-PAR'a yakın bir kurum olduğu öne sürüldü. Yine İddialara göre;
-Hizbullah'a yönelik operasyonların olduğu dönemde köy girişinde bulunan polis/jandarma noktasına saldırı yapılmış.
-Köy hakkında tutulan eski raporlarda aranan Hizbullah mensuplarının köyde saklanmış olduğuna dair duyum ve akabinde operasyonlar yapılmış.
-Narin'in cesedini dereye atan şahıs başta olmak üzere çok sayı kişi hakkında Hizbullah üyeliği şüphesiyle soruşturma ve gözaltı yapılmış.
İtirafçı olan ve Narin'in cansız bedeninin "kaybedilmesine" yardım ettiğini itiraf eden Nevzat Bahtiyar'ın profil fotoğrafında bulunan siyah ve beyaz bayrakların ise Hizbullah bayrakları olduğu öne sürüldü.
Konuya ilişkin kaleme aldığım yazılara hassasiyet gösteren ve bu durumdan rahatsız olan bazı HÜDA-PAR'lıların Mersin Portal'ın whatsapp hattına gönderdikleri yönlendirme mesajları tarafımda saklı duruyor.
Kendi adıma bu konu hakkında polemiklere girmeyi de düşünmüyorum...
Ben sadece küçük bir çocuğun katledilmesinin arkasındaki gerçeklerin ortaya çıkmasını isteyen sayısız vicdan sahibi yurttaşdan birisiyim...
Bir diğer önemli gelişme, Meta şirketinin WhatsApp mesajlarıyla ilgili açıklaması oldu.
Meta, Narin Güran cinayeti soruşturması kapsamında talep edilen silinen WhatsApp mesajlarının "hiçbir şartta depolanmadığını" ve bu nedenle verilerin ellerinde bulunmadığını belirtti.
Şirket, uçtan uca şifreleme özelliği sayesinde mesajların Google Drive veya iCloud gibi üçüncü taraf hizmetler aracılığıyla bile geri getirilemeyeceğini vurguladı.
WhatsApp'ın kendi prestiji açısından böyle bir açıklama yapmasını doğal karşılıyorum. Aksi halde bir çok insan'da mesajlarının saklandığını bilmesi müşteri kaybına neden olacaktır.
Sonuç olarak, Narin Güran cinayeti etrafında dönen bu karmaşık ağ, sadece bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda toplumsal ve hukuki açıdan büyük bir bulmacanın parçası.
Devam eden soruşturmalar ve ortaya çıkan yeni bilgiler, bu karanlık olayı aydınlatmak için önemli birer adım. Ancak, bu sürecin şeffaf ve adil bir şekilde yürütülmesi, adaletin sağlanması adına büyük bir önem taşıyor.
Bu gelişmeleri yakından takip ederek kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz.