Basın vatandaşın gören gözü, işiten kulağı ve söyleyen dili olarak çağdaş demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarından birisidir. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk; “Basın, milletin genel sesidir. Bir milleti aydınlatma ve uyarmada, bir millete gereksindiği fikri gıdayı vermekte, özet olarak bir milletin mutluluk hedefi olan ortak doğrultuda yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir okul, bir rehberdir” diyerek basının toplumun aydınlatılmasındaki rolünü en güzel şekilde açıklamıştır. Basının “milletin sesi” olma sorumluluğunu yerine getirebilmesi için olmazsa olmaz koşul ise basın özgürlüğüdür.
Basın özgürlüğü, halkın bilgi edinme, gerçekleri öğrenme hakkıdır. Bu hakkın kullanılmasında baskı, tehdit, yönlendirme, sansür ve cezalandırma olamaz. Bu açıdan bakıldığında ülkemizde basın özgürlüğünden söz etmek mümkün değildir. Ne yazık ki ülkemiz, Paris merkezli Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün her yıl yayınladığı Dünya Basın Özgürlüğü Sıralamasında 180 ülke arasında 155’nci sırada yer almaktadır. Bu duygu ve düşüncelerle; basın, ifade ve düşünce özgürlüğünün eksiksiz olarak yaşama geçirildiği, gazetecilerin işsiz kalmadığı, cezaevlerindeki tüm gazetecilerin özgür olduğu ve haber yapabildikleri, sansürden ve oto sansürden uzak özgür günlerin gelmesi dileğiyle, tüm gazetecilerin “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü”nü kutluyor, görevlerini yaparken hayatını kaybeden basın çalışanlarını rahmetle anıyorum.